Ana Menü
EBEDİYETE GÖÇ EDEN KÖYLÜLERİMİZİN ANISINA
19 Ocak 2022
0 Yorum
enis tek

    Değerli büyüğümüz emekli öğretmen Enis TEK , 2009 yılına kadar  vefat eden köylülerimizi yad etmek, her daim hatırlamak için kendilerine birer dörtlük yazmış. Öğretmenim eline, yüreğine, kalemine sağlık. Bana da  sadece paylaşmak kaldı.

    Mustafa Faruk ALTUN

    Çavdarlı

    Köyüm Çavdarlı’da çocukluğumdan bugüne birebir yüz yüze gelip tanıma fırsatını bulduğum fakat bugün aramızda olmayan vefat etmiş olan köyümüz erkekleri için aşağıdaki dörtlükleri  yazdım. O muhterem saygıdeğer rahmetli insanlarım bu dörtlüklerimle anmaya çalıştım.

    Biraz esprili biraz da kendi üsluplarıyla doğal olsun diye bir şeyler karalamış oldum. Yanlış anlaşılmayacağı umuduyla ve yakınlarının da affına sığınarak sürçü lisan etmişsem afola.

    Yazmış olduğum mahalle adları lakap harf ya da kelime ifadeleri tamı tamına tutmayabilir

    Not; 2009 tarihinde kurgulanmıştır

    2009 tarihinden sonra vefat edenler düzenlemede yoktur

    En derin saygılarımla hepsini rahmetle anarım.

    Enis TEK

     

    AKALTUN AİLESİ (DEDNAGİL)

    Dost gibi bilmiştir her gördüğünü

    Sorunlar olsa da çözer düğümü

    Kimi şaka kimi ciddi oyunu

    Gönüllerde hoştur Ali Rıza ağabey

     

    Ertan son zamanda darda kalmıştı

    Amansız hastalığa yakalanmıştı

    Belli ki ömrü sona ermişti

    Bir anda umutlar gözyaşı oldu

     

    ALTUN AİLESİ (DEMİRCİGİL)

    Molla Yusuf Dede Soski dedemiz (1869-1955)

    Osmanlı’dan gelen eski dedemiz

    İleriyi gören bir aydınımız

    Köyümüze büyük hizmetler vermiş

     

    Muzaffer amcanın ağır halleri

    Neşeli neşeli geçti günleri

    Çabukça da olsa güzel sözleri

    Dillerde dolaşır benim köyümde

     

    Rahim amca koyun kuzu peşinde

    Otlatır de yüce Dağlar başında

    Tat bulurdu ekmeğin aşında

    Lezzete doyulmaz benim köyüm de

     

    Rasim amca havasını bulurdu

    Büyüye küçüğe selam verirdi

    Bu dünyadan nasibini alırdı

    Bugünden yarına benim köyümde

     

    Haydar amca ağır ağır oturdu

    Örnek verip hikayeler bitirdi

    O ne sabır o ne güzel hatırdı

    Kalpten kalbe yol ver benim köyümde

     

    Haşim amca yanlış yapma diyordu

    Sözünü bilmeden atma diyordu

    Koyunu sığıra katma diyordu

    Hesabını iyi bil benim köyümde

     

    Şaban amca dururuz en iyi karar

    İneğinin fiyatını komşuya sorar

    Kanayan yarayı anında Sarar

    Akıllı konuşur benim köyünde

     

    Mecit Altun benim bibimin oğlu

    Toprağa gideli seneler oldu

    Geriye yeğenler torunlar kaldı

    Sağlara selamet benim köyüm de

     

    Fahamettin Altun valilerin hası

    Kibirlenme yoktu yoktu havası

    Hiç kimseyle olmamıştı kavgası

    Nice dehalar var benim köyümde

     

    Süreyya Altun Tarsus savcısı iken

    Hainler genç yaşta vurdular erken

    O da şehit oldu hizmet ederken

    Adı yaşanacak benim köyümde

     

    Büyük dedesinin ismini aldı

    Artvin’den kalkıpta başkente geldi

    Amansız hastalık onu da buldu

    Yattığın yer cennet nur Yusuf Altun

     

    Remzi Altun yürek yaralar oldu

    Gökteki yıldızlar sarardı soldu

    Kötü bir geceydi acayip haldı

    Bir sevda götürdü karanlıklara

     

    Bir meraklı bakış bir suskun hayat

    Kendi aklımızı yıllar boyunca

    Kalmadı hayatta ne lezzet ne tat

    Ali Osman amca küstü de gitti

     

    Fevzi Altun bazen rahatsız oldu

    Kimi köye kimi Bursa’ya döndü

    Orhangazi benim mekanım dedi

    Mezarı orada orada yatıyor

     

    Ahmet amca yüreğinde insandı

    Güç kuvveti bileğinde insandı

    İyi dostu fevkalade insandı

    Sadık dostu olan toprağına gitti

     

    Azmi Altun hep doğruyu söylerdi

    Tatlı tatlı sohbetini eylerdi

    Koştururdu köye hizmet ederdi

    Nice nice hizmet benim köyümde

     

    AYDIN AİLESİ (HOCAGİL)

    Tarih kırksekiz de nehal olmuştu

    İbrahim amcanın kalbi durmuştu

    Oğlum Mülazime tomruk vurmuştu

    Böyle bir acıyla yıkılıp gitti

     

    Molla Yakup amca köy imamı

    Herkese dost sağlamıştı güveni

    Şimdi Bursa’da Turan köyde mezarı

    Doğup yaşadığı yerler bir başka

     

    Sağlık memuruydu Artvin merkez’de

    İyi Güven bırakmıştı herkeste

    Sofra dolu ekmeğini yedik evinde

    O da toprağının yolcusu oldu

     

    Necat ağabeyin Murgul çabası

    Boşa gitmemişti hayat kavgası

    İçten içe kemirilmiş doğrusu

    O da yine kara toprağa gitti

     

    Adem ağabeyin kükremiş hali

    Son zamanda kalmamıştı mecali

    Elbet bu dünyaya bel bağlanmaz ki

    Nice insanları alıp götürdü

     

    Nuri Aydın başka ev satın aldı

    Oturduğum mahalleden ayrıldı

    İyi geçim sağlayın yaşayın dedi

    Vasiyeti oğlu çocuklarına

     

    ÇETİN AİLESİ( KAYABEGGİL)

    Aslan Çetin dede nur sakallıydı

    Alttan alttan güler çok şakacı ydı

    Bu insanlar başımızın tacıydı

    Bir rüya misali onlar da gitti

     

    Yusuf amca yalnız işler yapardı

    Külek alır koyunları sağardı

    Oğlum bir yakaya çıkamaz derdi

    O günlerden bu günlere gelindi

     

    DEDE AİLESİ (ÇİVZEGİL)

     Halil amca şık ve temiz giyerdi

    Elleri arkada kibar gezerdi

    Yavaşça konuşur dili şekerdi

    Ne tatlı olurdu o sohbetleri

     

    Mehmet amca nice acılar gördü

    Oğlu Dilaver’i toprağa verdi

    Bu acıya bir de kardeş eklendi

    Yaşamak bir yana ölmek bir yana

     

    Üzeyir amcanım alttan bakışı

    Sözlerinde bir acayip çıkışı

    Ömür bitmiş çıkamıyor yokuşu

    Hayat böyle gelmiş böyle gidiyor

     

    Osman amca bir tarihin öyküsü

    Atatürk’ü anlatırdı doğrusu

    Çağrıyı iyi yapar yüksekti sesi

    Komşular bir anda duyu verirdi

     

    Ömer amca haberleri verirdi

    Her konuda mutlak bilgisi vardı

    Katiyen başkası olamaz derdi

    Sohbeti bir yana sözü bir yana

     

    Muhammed amcadan ezan sesi var

    Müezzinlik yapar hoş nefesi var

    Etrafa bakınır dostları arar

    Gönüller hoş olur namaz içinde

     

    Ahmet amca ta Aydın’a göç etti

    İşler nasıl olur diye dert etti

    Doğup büyüdüğü yeri terk etti

    Günler gelip geçti merak içinde

     

    Celal ağabey yarın için umutlu

    Yüzü dayım güler sohbet tatlı

    Ecel gelip Murgul yolunda tuttu

    Dünyadan koparıp alıp götürdü

     

    Ali Dede demir dövdü ter döktü

    Yıllarca hayatın kahrını çekti

    Bu ne uğraş bu ne yaman emekti

    Hepsi de bir anda yok olup gitti

     

    Yusuf Dede azim ile çalıştı

    Hedefine amacına ulaştı

    Sonunda Antalya ilini seçti

    Ankara’da ani kazada gitti

     

    İsmel amca alat kuyusundayken

    Zorlu hayat geçim kavgasındayken

    Ecel gelmiş gaflet uykusundayken

    Bir göçük altında kalarak gitmiş

     

    DEMİRPEHLİVAN AİLESİ (SULOGİL)

    Sofu dayı uzun boylu adamdı

    Aslan yürekliydi soylu adamdı

    Ardahan Şavşat ta bir ulu candı

    Kimler gelip geçti benim köyümden

     

    Haylı yıllar İncirliova’da kaldı

    Belediyede yetkili oldu

    Hayat kavgasında Çok emek verdiği

    Köyü çok özlerdi Remzi ağabey

     

    Reşit dayı Sakire’nin yolunda

    Balta omuzunda kazma belinde

    İyi bir samanlık yaptığı sonunda

    O da bir yangında kül olup gitti

     

    Dursun amca demir gibi pehlivan

    Yoktu onun gibi taşı kaldıran

    Toprağa vermiş ki yiğit bir civan

    Acısı içinde hep dolu gitti

     

    Toprağı kazdıkça kendini buldu

    Hiç durmadı gece gündüz yoruldu

    En sonunda bir hiç yere vuruldu

    Eşiyle beraber Süleyman amca

     

    Kav çakmak tütünü cebinde oldu

    Sigara yakınca kafayı buldu

    Keyifle mercimeği fırına verdi

    İlahi alemdin sen Osman amca

     

    Akranları zar sepette geldiler

    Alta koyup üzerinde durdular

    Islattılar cin çık buradan dediler

    Çıkmıyorum dedi Mahmut ağabey

     

    Hakim nerede diye bizden sordular

    Babasıyla hasta gitti dediler

    Erzurum’dan kara haber aldılar

    Aktı gözyaşları aktı da gitti

     

    İkindi zamanı dolu yağarken

    Daha ben çocuktum şimşek çakarken

    Sancı yakalamış yolda giderken

    İlimdar ağabey koptu da gitti

     

    Günler nasıl gelip geçti bilinmez

    Ne kadar yaşarsan menzil alınmaz

    Bu dünyanın akibeti sorulmaz

    Böyle gelip gitti Hasan ağabey

     

    Bin dokuz yüz elli yılında

    Hayli yorgun düştük yayla yolunda

    Mola verdik Tavkalanın başında

    Gürbüz ile kalakaldık bir zaman

     

    Sefer amca zor işlere direndi

    Çok çalıştı bileğine güvendi

    Sonunda İzmit’e bir bilet aldı

    Kendi orada eşi köyde yatıyor

     

    EVRAN AİLESİ (KEZOGİL)

    Kırmızı kehribar tesbihi vardı

    Gönüller hoş eder kibar gezerdi

    Hikayeler dizer türkü söylerdi

    Sazının telinde var Behçet amca

     

    Nevzat amca harman etti düz oldu

    Yurtiçi çevirdi hemen yüz oldu

    Zaman çabuk geçti işler tez oldu

    Bu titizlik bu meşakkat ne diye

     

    Sözü saklamayıp yüze söyleyen

    Büyükle küçükle gönül eğleyen

    Zevkine yaşayıp bir devran süren

    Bizim  Çivlikte var Serdar amca

     

    İlyas amcanım hoş nefesini

    Hikaye kesikbaş kan kalesini

    Okur iken duymalı ydın sesini

    Öyle aldırmışki yaşıyor gibi

     

    Güzel türkçesiyle tatlı sohbeti

    Gönlü çok hoşçaydı hoş muhabbeti

    Alette konuşmaz yoktu kıybeti

    Hep hatırlanırsın Fahri ağabey

     

    Nevrak Evran hayat boyu suskundu

    Sanırsın ki bu hayata küskündü

    Nice zorluklara azmiyle yendi

    Dürüstçe kazanç var benim köyüm de

     

    Hayatın zorluğu kırdı belini

    Bağlamıştı ayağını elini

    Sonunda üzdü sevenlerini

    Alifer bağrına kor bastı gitti

     

    GÜMÜŞ AİLESİ (DADAŞGİL)

    Rıza amca karşı karşı bakardı

    Bir günde üç ambar söker yapardı

    Bu insanlar hoştu o ne günlerdi

    Geçen günler şimdi bir anı oldu

     

    Davut amca düzgün bir duvar örmüş

    Duvar yükseldikçe merdiven kurmuş

    Ustalık sanatı dededen kalmış

    Kolaylık başkadır zorluk bir başka

     

    Mirza amca hem yorulmuş hem koşmuş

    Atına deh demiş dağlardan açmış

    Ucuz olan hayat ile savaşmış

    Dağı başka düzü başka demeden

     

    İbrahim amcanın dor atı vardı

    Timar eder arpa ile beslerdi

    Ardahan’a armut panda çekerdi

    Elimizde para bulunsun diye

     

    İskender amcayı babamdan sordum

    Oğlum dedi ondan çok iyilik gördüm

    Bir kardeş gibiydik çok da severdim

    O da iyi yıllar önce göç edip gitti

     

    Durso amca av yerine geliyor

    Ayı saldırıyor darda kalıyor

    Çok yerinden ağır yara alıyor

    Komşularda bir telaş bir koşuşturma

     

    Eğitime ışık yakanlardan dı

    Elidüzgün kalem tutanlardan dı

    Halk ile beraber olanlardan dı

    Şemsettin ağabey geldi de gitti

     

    Nevzat Gümüş Kırıkkale’ye geldi

    Bütün uğraştığını işine verdi

    Makine kimya’dan emekli oldu

    Yazarlık var şairlik var sonunda

     

    Şükrü ağabey kravatsız gezmezdi

    Hatır yıkmaz gönülleri kırmazdı

    Milli eğitime emekler verdi

    Çavdarlı ya selam saldı da gitti

     

    Cafer iki yılda eridi bitti

    Kimi sandalyede kimi de yattı

    İyileşirim diye çok umut etti

    Amansız hastalık aldı da götürdü

     

    Topuz amca doksanını geçmişti

    Gönüllerde çiçek gibi açmıştı

    Karlı bir havada yola çıkmıştı

    O da Bursa Hamitler de yatıyor

     

    Seher nine oğlum oğlum diyordu

    Acılar içinde zor gün yaşıyordu

    Acımasız hayat zulüm ediyordu

    Oğlu Binali yi aldı götürdü

     

    Şah İsmail birden bire eridi

    Kocaman bedeni azıcık kaldı

    Ecel gelip birden kapıyı çaldı

    Onun da Mezarı İnegöl’dedir

     

    Burhanettin son yaz köye ulaştı

    Helalleşip dağı taşı dolaştı

    Bu ne zulüm dertti ne kötü işti

    Gencecik ömrünü alıp götürdü

     

    Tufan amca kararını vermişti

    Göç ederek Ardanuca gelmişti

    Acı tatlı nice günler görmüştü

    Onun da mezarı Bursa’da şimdi

     

    KAYA AİLESİ (MAHAGİL)

    Paşa amcayı az hatırlıyorum

    Kaya amcayı iyi tanıyorum

    Gelip geçenlere rahmet diyorum

    Yerleri Nur olsun tüm geçmişlerin

     

    Abbas eğitmen cesaretliydi

    İyi bir dostu yürekliydi

    O samimiyetler geride kaldı

    İnsanlar bir başka haller bir başka

     

    Haşim amca değirmenden gelmiyor

    Tahıl öğütüyor taşı dönüyor

    İskender amcaya haber veriyor

    Komşuların işin yolunda gitsin

     

    Nedim amca durur durur oyalar

    Sözlerinin nakış nakış boyalar

    Amcaoğlu Hilmi İshak Kayalar

    Bilmem bu sözleri duyuyorlar mı

     

    Nuri Kaya hep çalıştı yatmadı

    Bacak bacak üzerine atmadı

    Ne yazık ki ömrü vefa etmedi

    Acelesi varmış koşup da gitti

     

    Alim Kaya suskun bir hayat sürdü

    Çevresine iyi fikirler verdi

    Uyum mu yaşadı beraber oldu

    Doluluk ilkedir benim köyümde

     

    Hacip amca kayalardan taş gibi

    Ömür yüz yaşında uçtu kuş gibi

    Bir asır olmuştu sanki dün gibi

    Mezarı İzmit’te orada yatıyor

     

    KESER AİLESİ( KAYABEGGİL)

    Nezir amcanın Zorlu kuvveti vardı

    El attığı kütükleri sökerdi

    Her defada üç araba yapardı

    Sonunda acılı günler yaşadı

     

    İş çıkışı bir taksiye bindiler

    Eve gelmek için yola indiler

    Elektrik direğine vurdular

    Haber geldi Nurbay ölmüş dediler

     

    KESKİN AİLESİ (HAYROGİL)

    Ağani dede de bıyıklar sarı

    Bez torba içinde tütünü yarı

    Soğuktan dökülmüş el parmakları

    Anlatımı hoştu neşesi hoştu

     

    Ramiz amca sefil sefil yazmıştı

    Kader demiş ona boyun eymişti

    Yürür iken azrail’i görmüştü

    Otobüs grupta aldı götürdü

     

     

     

    Rahim amca ustalıkta bir hüner

    İki parmak ile cevizi kırar

    Kıvrak oyun oynar teşiği döner

    Pancarcı da eğlence de düğünde

     

    Latif amca yolu gözlüyor sandım

    Hamdi amca onu özlüyor sandım

    Şu yalan dünyadan da usandım

    Çöpçüler bir yanda yollar bir yanda

     

    Rahim Keskin vatan görevinde iken

    Teröristler pusu kurdular erken

    O da şehit oldu vatanım derken

    Şimdi Bursa da Şehitlikte yatıyor

     

    Geçen günler bir hiç yere tükendi

    Kimisi kavruldu kimisi yandı

    Bilmem Mükerim Keskin mi aldandı

    Durum işte böyle al biçim biçim

     

    Kamil Keskin kalkıp Bursa’ya geldi

    Kendine bir iş bulayım dedi

    Deniz dalgaları hiç affetmedi

    İmdat diye diye bağırıp gitti

     

    Fariz Keskin hayli Almanya’daydı

    Bu yorgunluk sonu emeklilik oldu

    İkamet kararım Bursa dır dedi

    O da aramızdan ayrılıp gitti

     

    KÜÇÜKALTUN AİLESİ (KAYAGİL)

    Şevket dayım zor günlerden geliyor

    Yedi çocuk bir de öksüz kalıyor

    Çavdarlı’da doğup nerede ölüyor

    Adapazarı’nda onun mezarı

     

    Dayıoğlu Zekeriya suskundu

    Konuşmazdı elaleme küskündü

    Azrail onu da ağaçta buldu

    Can çekildi aşağıya düşünce

     

    Bahattin ağabey ve de karısı

    Acı haber bir trafik kazası

    Sanki böyle imiş alın yazısı

    Bu dünyada yokmuş gibi gittiler

     

    Nedim dayı hem konuştu hem sustu

    Son zamanda sanki hayata küstü

    Ağladı Kemal’i bağrına bastı

    Elveda yavrular deyip de gitti

     

    ORAL AİLESİ (KIRIÇGİL)

    Civan dede ömür boyu çobandı

    Yedi gevrek içti suyu şahlandı

    O güzelim yaylalarda yaşadı

    Dağlara hükmeden Köroğlu gibi

     

    Fuat Oral henüz gencecik yaşta

    Anayı babayı koyduk telaşta

    Yaktı yürekleri yaktı ateşte

    Gidenler geriye gelmez bir daha

     

    Çocukları ile inmiş kıyıya

    Bir gün olsun piknik yapayım diye

    Kızını görünce atlamış suya

    Zalim Çoruh Yaşar’ı da götürdü

     

    Yıllar yılı at peşinde dolaştı

    Komşuların işlerine ulaştı

    Evlat acısı ile yandı tutuştu

    Vezir amca böyle kahırla gitti

     

    Ahmet Oral doğru çizgide gitti

    Hiç durmadı koyun kuzuyu gitti

    İzmit’e yerleşti evini yaptı

    Erken veda etti tüm dostlarına

     

    PEHLEVAN AİLESİ (PELANGİL)

     

    Hafiz dede  Sebat etti sabretti

    Mücadeleli yaşamaya azmet ti

    Kimi peşin verdi kimi yok sattı

    Komşular da razı o da razıydı

     

    Ömer amca at sırtında gidiyor

    Yaylalardan tokluları güdüyor

    Torunu Fikret e tarif ediyor

    Ağzında sigara keyif çata çata

     

    Taştan amca geceden evinden çıktı

    Öküzlerle orman yolunu tuttu

    Tabakayı taş üstüne bıraktı

    Oğlu da sigara tüttürsün diye

     

    Karlı dağlar gibi yüce görünür

    Sanki sır doludur nice gürünür

    Göç etmişti Ardanuç’ta bulunur

    Dostlara selam Terme Mustafa amca

     

    Fazlı amca iyi peşrev yapıyor

    Sesi gür çıkıyor nara atıyor

    Meydanları birbirine katıyor

    Elenseler başka künde bir başka

     

    Yaşamak için dünyaya geldi

    Traktör devrildi vay anam dedim

    Trafik kazası onu da yedi

    Genç yaşında gitti Hakkı Pehlevan

     

    Ardanuç ilçesi Kaşıkçı köyü

    Son durak Bursadır ikametleri

    İki kardeşin de burda mezarı

    Kemal ile Alim Pehlevanların

     

    İsmet Pehlevanın gücü yeterdi

    Güreşinde kafa kolu çekerdi

    Emekli olup Ankara’ya yerleşti

    Kara toprak onu da aldı yanına

     

    Hulus Pehlevan nice uğraşlar verdi

    Durmadan koşturdu hayat bu dedi

    Mavi boncuk traktör severdi

    Hatıra olarak koyup da gitti

     

    TEK AİLESİ (HUMBARAGİL)

    Firkan Tek hem yetim hem öksüz kalmış. (1903 1965)

    Bir yaprak misali sararmış solmuş

    Kimi zaman gülmüş kimi kahrolmuş

    Böyle garip garip bitmiş bu dünyadan

     

    TURAN AİLESİ (TATARGİL)

     Musti amca ne zorluklar görmüştür

    Çoğu zaman nice darda kalmıştır

    Napızarı cılga ile sürmüştür

    Kışa bir hazırlık olacak diye

     

    Ceviri amca nice nice yorulmuş

    El açıp da taş toprağı sarılmış

    Kazma kürek ile yolda çalışmış

    Bilemeden isyan etmiş hayata

     

    Mazlum amca ustalıkta bir hüner

    Kurduğu değirmen kusursuz döner

    Yaptığı işlerde sabırla bekler

    Sabırlı sabırsız günlerde bitti

     

    Aydınlardan biri de Hesabali Turan

    Maarife büyük hizmetler veren

    Eğitimi hakkı ile beceren

    Geleceğe temel attı da gitti

     

    Günler haftalar evinde kaldık

    Sofralar dolusu ekmeğini yedik

    Fikriye abladan Güleryüz gördük

    Adeta bir candır Enver ağabey

     

    Turan Coşkunoğlu iyi avukatı

    Hizmetler üstüne hizmetler kattı

    Nice davaları yenipte attı

    Her şeyi bırakıp gitti dünyada

     

    URHAN AİLESİ (KEZOGİL)

    Tavla yarışını önde götürür

    Neşe katar muhabbeti artırır

    Hazır cevap verir sözü bitirir

    Taşı gediğine kor Hüsen amca

     

    Sadık amca Bilbilene giderdi

    Bir yaz boyu koyunları güderdi

    Sular içer havasının tadardı

    Şimdi geriye anılar kaldı

     

    İshak amca namaz çağrısı yaptı

    Beş vakit namazı kılmak sevap dı

    Tatlı geçimliydi bütün ev halkı

    O güzelim günler yok olup gitti

     

    Necmettin ağabey bizi arardı

    Halımızın hatırımızı sorardı

    Aferin çocuklar çalışınız derdi

    Artvin’de okulda okurken bize

     

    Sıddık ağabey köyün terzisi idi

    O yıllar çok şal elbise dikerdi

    Benden türkü söylememi isterdi

    Sıkılırdım utanırdım ne diye

     

    Sabahattin ağabeyin dostluğu bir hoş

    Gönül yapması hoş sohbeti bir hoş

    Saygısı sevgisi rağbeti bir hoş

    Yad edilip anılacak dillerde

     

    Dolu bir hayata merhaba dedi

    Hoşça karşılandı hoşça el verdi

    Herkes gibi oda çok sevecendi

    Nursal Urhan böyle ayrılıp gitti

     

    YILDIZ  AİLESİ (PURTOGİL)

    Şamil dede kara kovanda arı

    Saklamış beslemiş alırmış balı

    Hani kime kalmış dünyanın malı

    Kazanan da kaybeden de bir gibi

     

    Cevdet amcanın ömrü neşeli geçti

    Zorluklarda kolay kapılar açtı

    Karar verdi Ardanuc’a yerleştiği

    Komşular bir yanda köyü bir yanda

     

    Cemil Yıldız hayli acılar gördü

    Acılar içinde ayakta durdu

    Kimi ağlar oldu kimi de güldü

    Ne yaşantılar var benim köyümde

     

    YILMAZ AİLESİ ( HUSOGİL)

    Köy evlerinde ustalık yaptı

    El emeği verdi çatılar çattı

    Bu işlerde hayırlı zorluklar çekti

    Mezarında rahat yat Zihni amca

     

    Eyüp amca koyun ağılı yapar

    Koyunu beklerken kalifte yatar

    Kav çakmağı ile sigara yakar

    Keyifli keyifli gün akşam olur

     

    Sadık amca yaman hastalanmıştı

    Son zamanda çaresizce kalmıştı

    Kemikler kırılmış damdan düşmüştü

    Acılar içinde kıvranıp gitti

     

     Hazık amca yıllarını harcadı

    Orman yetiştirdi emekler verdi

    Evlatlar kaybetti acılar gördü

    Bağrına taş bastı benim köyümde

     

    Fikri komşuları Köyü özledi

    Yıllar oldu özlemini gizledi

    Bu yıl da köyümü göreyim dedi

    Çorum’da bir kaza yolunu kesti

     

    Yüz yüze gelip de tanıdıklarım

    Birer dörtlük ile tanıttıklarım

    Şayet olmuş ise unuttuklarım

    Diliyorum affola kusurlarım

    Enis sizleri rahmet ile anıyor

     

     

    Yukarıda yazmış olduğum mahalle adları lakap harf ya da kelime ifadeleri tamı tamına tutmayabilir

    Not; 2009 tarihinde kurgulanmıştır

    2009 tarihinden sonra vefat edenler düzenlemede yoktur

    Bir Cevap Yazın